Hepatit B karaciğeri etkileyen bir virüs enfeksiyonudur. Bulaşıcı bir hastalıktır. Akut hepatit, kronik hepatit, siroz ve karaciğer kanseri gibi önemli sağlık problemlerine yol açabilir.  Hastaların önemli bir kısmında uzunca bir süre sessiz seyrettiği için fark edilmeyebilir. Hastalık bulaşmadan önce uygulanması şartıyla koruyucu aşısı mevcuttur. Ülkemizde tüm çocukların aşılanarak korunuyor olması sevindirici ve gelecek açısından ümit vericidir.

Hepatitler

Hepatit karaciğerde iltihaplanma anlamına gelmektedir. İltihaplanma farklı nedenlerle ortaya çıkabilir. Hepatit A, hepatit B, hepatit C, hepatit D ve hepatit E virüsleri karaciğerde iltihaplanmaya neden olan bulaşıcı enfeksiyon hastalıklarıdır. Bulaşıcı hastalıklar dışında da karaciğerde iltihaplanmaya yani hepatite neden olan durumlar vardır. Bağışıklık sistemindeki anormallikler otoimmün hepatite, karaciğere zarar veren ilaçlar, bitkisel ürünler veya alternatif tıp ilaçları ve diğer kimyasal maddelerle oluşan karaciğer iltihaplarına da toksik hepatit denmektedir.

Sarılık Nedir

Sarılık kanda bilirubin adı verilen maddenin artması sonucunda cilt ve mukozalarda sararma olması durumudur. Sarılık yapan enfeksiyonlardan biri de hepatit B’dir. Sarılık bilirubin adı verilen ve ciltte sararmaya neden olan maddenin kandaki miktarının artması ile oluşur. Bilirubin eskiyen kan hücrelerinin yıkımı sonucunda ortaya çıkan ve normalde safra yolu ile vücuttan uzaklaştırılması gereken bir kimyasal maddedir. Bilirubin düzeyi yükseldikçe göz akları ve cilt sarı renk almaya başlar. Her ne kadar sarılık denildiğinde Hepatit A, Hepatit B ve Hepatit C gibi bulaşıcı enfeksiyonlar akla gelse de, sarılık aslında sadece enfeksiyonlara has bir durum değildir. Safra kanalında darlık ve tıkanıklar da sarılığa yol açabilir. Hatta karaciğerle ilgisi olmayan hemolitik anemi gibi kan hücrelerinde yıkımın arttığı durumlarda da sarılık görülebilir. Aslında Hepatit B hastalarının çoğunda ciltte sararma, sarılık oluşmaz. Sadece akut hepatit evresindeki bazı Hepatit B hastaları ile ileri evre siroz hastalarında ciltte sararma yani sarılık görülebilir.

Hepatit B Bulaşma Yolu

Hepatit B insandan insana, kan ve vücut sıvıları ile bulaşan bir virüs enfeksiyonudur. Ülkemizde en yaygın bulaşma yolu doğum sırasında anneden bebeğe geçiş şeklindedir. Sık görülen bir başka bulaşma yolu da aile içerisinde ilk yaşlarda olan bulaşmadır.  Tıraş bıçağı, diş fırçası gibi kanla ve vücut sıvılarıyla temasta olan malzemelerle, cinsel ilişki yoluyla, uyuşturucu madde kullananların paylaştığı enjektörlerle de bulaşabilir. Dövme, akupunktur, hacamat ve piercing gibi uygulamalar da bulaşmaya neden olabilen riskli uygulamalardır. Günümüzde bir çok tıbbi malzeme tek kullanımlıktır ve bir başka hastada tekrar kullanılmaz. Tekrar kullanılması gerekenler de sterlize edilerek tamamen temizlenir. Dolayısıyla hastanelerde ve sağlık kuruluşlarında hepatit B bulaşma riski yok denecek kadar azalmıştır.

Hepatit B Belirtileri

Belirtiler hastalığın akut veya kronik olma durumuna göre oldukça değişkendir.  Pek çok hastada önemli bir belirti bulunmaz ve sessiz seyreder. Bazılarında ise şiddetli belirtilere neden olabilir.

Akut Hepatit B

Daha önce bu virüsle hiç karşılaşmamış bir kişiye bulaştığında oluşan hastalığa akut hepatit adı verilir. Virüs bulaştıktan sonra belirtilerin çıkmasına kadar bir ila dört ay geçebilir. Buna kuluçka dönemi denir.

Akut Hepatit B geçiren hastalarda halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, sarılık ve karnın sağ üst kısmında rahatsızlık hissi olabilir. Akut hepatit geçirmekte olan hastaların yalnızca üçte birinde sarılık görülür. Diğerleri vücutta görülebilir sarılık olmadan hastalığı geçirirler. Dolayısıyla hastaların önemli bir kısmı akut hepatit B geçirdiklerini anlamadan, gribal bir enfeksiyon geçiriyormuş gibi hissedebilir.

Akut hepatit B geçiren hastalara tetkik yapılırsa kanda ALT ve AST değerlerinin 1000-2000 IU/L gibi çok yüksek değerlere çıktığı görülecektir. Bunların normal değerleri 0-40 IU/L’dir. ALT düzeyi AST düzeyine göre daha fazla yükselir. Sarılığı olanlarda bilirubin değerleri de yükselir, olmayanlarda normal düzeylerde kalır. ALT düzeyi teşhiste çok önemli olmasına rağmen hastalığın gidişatı ve riskleri hakkında bilgi vermez. Protrombin zamanı (PT) ve INR  ise teşhiste yararlı değildir ancak hastalığın gidişatını göstermede çok değerlidir. PT veya INR değerlerinin uzaması hastalığın çok riskli seyrettiği, fulminan hepatite dönüşebilme riski taşıdığı anlamına gelir. Fulminan hepatit son derece riskli ve acil transplantasyona kadar ilerleyebilen bir durumdur.

Akut hepatit B geçiren erişkin hastaların yaklaşık %95’i akut hepatiti tamamen atlatıp iyileşirler ve bağışıklık kazanırlar. Bu kişilerde hastalık geçtikten sonra vücutta çok az sayıda canlı virüs kalabilir ama zarar vermez, bulaşıcı olmaz. Normal şartlarda bir problem yaşanmaz. Ancak akut hepatit B geçirmiş ve iyileşmiş hastalarda ileride bağışıklık sistemini zayıflatan bir durum olursa, hastalığın tekrar aktifleşme riski vardır. Bu nedenle organ nakli, kemik iliği nakli veya kemoterapi tedavileri gibi bağışıklık sistemini zayıflatan durumlarda hastalığın tekrar aktifleşmesini önleyici koruyucu tedavilerin verilmesi gerekebilir.

Akut Hepatit B geçiren erişkin insanların %5’inde ise hastalık kronikleşebilir yani kalıcı hale gelebilir. Çocukluk döneminde ise durum biraz daha farklıdır. Çocukluklarda kendi başına tam iyileşme oranı daha düşük, kronikleşme oranı ise daha yüksektir. Hastalık doğumdan sonraki ilk aylarda bulaşırsa kronikleşme oranı %95 gibi çok yüksek düzeylere çıkabilir. Bu nedenle çocuklarda aşılama çok önemlidir. Yaş ilerledikçe kronikleşme riski azalır.

Kr. Hepatit B

Virüs bulaştıktan sonra 6 ay içerisinde bağışıklık kazanılamazsa yani iyileşme olmazsa artık kronikleşmiş kabul edilir. Kronikleşme virüsün vücuda kalıcı olarak yerleşmesi anlamına gelmektedir.

Kr. hepatit B hastalarının büyük çoğunluğu geçmişte akut hepatit B geçirdiklerini hatırlamazlar, fark etmeden geçirmişlerdir. Çoğunda bulaşma olduktan sonra akut hepatit dönemin fazla belirti olmadan hafif bir şekilde geçirilmekte ve farkına varılamamaktadır.

Hastalar çoğunlukla başka bir nedenle tetkik edilirken rastlantı sonucu Hepatit B’leri olduğunu öğrenirler. Teşhis konulduğu sırada henüz siroz gelişmemişse genellikle taşıyıcı oldukları söylenmektedir. Bu taşıyıcı kavramı çok ta uygun bir şekilde kullanılmamaktadır. Bunların bir kısmında tedavi gerektiren aktif hastalık bulunabilir, yeterli araştırma yapılmalıdır. Tedavi gerekmiyorsa da takiplere devam edilmelidir, sonradan aktifleşme olabilir.

Kronik Hepatit B Enfeksiyonunun Dönemleri

Yukarıda belirtildiği üzere taşıyıcı kavramı artık kullanılmamalıdır. Hastalığın evreleri  günümüzde dört döneme ayrılmaktadır.

  • İmmün Tolerans Dönemi:
    Bu dönemde hastanın bağışıklık sistemi bu virüse karşı bir tepki göstermez, adeta görmezden gelir. Virüse tolerans gösterir. Virüs serbest bir şekilde çoğaldığı için kanda virüs miktarını gösteren HBV-DNA düzeyleri genellikle yüksektir. Virüs karaciğer hücresine (hepatosit) doğrudan zarar vermez. Bu yüzden hepatosit hasarını gösteren ALT ve AST düzeyleri normal veya normale yakındır. Karaciğer biyopsisi alınırsa normale yakın olduğu görülür.
    Özellikle erken çocukluk döneminde virüsü alanlarda görülen bu dönem genellikle 10-30 yıl kadar devam edebilir. İmmün tolerans döneminde kendiliğinden, tamamen ve kalıcı olarak iyileşme ihtimali düşüktür.
  • İmmün Aktif Dönem:
    Hastaların bir kısmında yirmili otuzlu yaşlarda immün tolerans biter ve bağışıklık sistem içerisinde virüs olan karaciğer hücrelerini tahrip etmeye başlar. Yani iltihaplanma oluşur. Bu sırada hücre hasarının göstergesi olan ALT ve AST düzeyleri yükselmeye başlar. Çoğunlukla belirtisiz geçen bir süreçtir ama bazılarında iltihaplanma şiddetli olabilir ve akut hepatit B’ye benzer belirtiler ortaya çıkabilir. Bu hastalarda karaciğer biyopsisi yapıldığında belirgin iltihaplanma görülecektir. HBV-DNA düzeyi immün tolerans dönemi ile kıyaslandığında daha düşük olsada yine de yüksektir. Bu dönemdeki hastalara ileri karaciğer hasarını önlemek için tedavi verilmesi gereklidir.
  • İnaktif Kronik Hepatit B:
    Hastaların bir kısmında zamanla virüs miktarı ve bağışıklık sisteminin tepkisi azalır. ALT, AST düzeyleri normale döner, HBV-DNA düzeyleri düşük seyreder. Karaciğer biyopsisi yapılırsa iltihaplanmanın azaldığı, karaciğerin normale yakın göründüğü gözlemlenir. Bu şekilde uzun süre devam edebilir, bazılarında ise tekrar alevlenme olarak aktif döneme geri dönebilir. Takip edilmelidir.
    ALT ve AST düzeyleri normal olan ve inaktif olduğu izlenimi veren bazı hastalarda karaciğerde belirtisiz seyreden iltihaplanma olabilir. Bu nedenle hastaların bir kısmına doktorları tarafından kesin tanı için karaciğer biyopsisi önerilebilir.
  • İyileşmekte Olan Kronik Hepatit B:
    Hepatit B’nin tam olarak iyileşmesi HBsAg olarak adlandırılan testin negatifleşmesi ile olur. HBsAg kaybolmasından önce kendiliğinden veya tedavi ile HBVDNA negatifleşir. Genellikle yıllar sonra bunu HBsAg kaybolması takip edebilir. O zaman tam olarak iyileşmiştir ve artık tedavi kesilebilir. Kronik hepatit B hastalığında kendiliğinden HBsAg kaybolma oranları oldukça düşüktür. Tedavi ile de hastaların çoğunda kaybolmadığı için ilaçlar genellikle ömür boyu kesilmez. HBsAg kaybolanlarda ilaç tedavisi kesilebilir ancak karaciğer kanseri riski devam ettiği için takiplere devam edilmelidir.
Kimlere Hepatit B Testi Yapılmalı
  • Akut veya kronik hepatit B ile ilgili belirtiler olan hastalar
  • Karaciğer testleri olan ALT ve AST değerledinde yükseklik olanlar
  • Gebeler
  • Bağışıklık sistemini baskılayıcı etkileri olan tedavileri alacak hastalar (kortizon tedavisi, kemoterapi gibi)
  • Kan veya organ bağışı yapanlar
  • Sağlık çalışanları
  • Annede ve ailede Hepatit B öyküsü
  • Uyuşturucu madde kullanımı
  • Korunmasız cinsel ilişki öyküsü
  • Yüksek riskli bölgelerden gelen göçmenler
Kr. Hepatit D

Hepatit D kendi bütünlüğünü sağlamak için Hepatit B tarafından üretilen HBsAg’yi kullanır, kendisi üretemez. Dolayısıyla sadece Hepatit B olan hastalara bulaşabilir. Hepatit B’si olan bir kişiye Hepatit D bulaştığı zaman hastalık daha şiddetli seyredebilir.

Kr. Hepatit B’de Tedavi

Günümüzde bu enfeksiyonda oldukça etkili ve güvenli ilaçlar mevcuttur. Ancak ilaçların yararlı etkisi devamlı kullanılmalarına bağlıdır. Kesildiği zaman şiddetli bir şekilde nüksler (hastalığın tekrar ortaya çıkması) görülebilir. Dolayısıyla devamlı tedavi kararı verilenlerde hiç bir şekilde tedavi kesilmemelidir. İlaçlar bazı durumlarda kısa süreli ve koruyucu olarak ta kullanılabilir.

Hepatit B’li hastalarda çok farklı klinik durumlar olabilir. Muhtemelen tüm durumların açıklanması bu yazının kapması dışındadır.  Tedavi kararını vermede kişiye özel durumların önemi büyüktür. Uzman bir hekimin muayene ve tetkik sonuçlarını değerlendirerek kişiye özel tedavi veya takip düzenlemesi yapması şarttır.

Bu hastalıktan korunmanın en iyi ve en etkin yolu ise hastalığın bulaşmasından önce aşılanmadır. Ülkemizde uygulanan oldukça geniş kapsamlı aşılama programı ile gelecekte bu hastalığın önemli ölçüde azalacağı beklenmektedir.

Kr. Hepatit B’de Takip

Hastalığın seyri zamanla değişkenlik göstermektedir. Bazılarında uzun süre inaktif kalıp, zarar vermeden devam ederken, bazılarında ilerleyip siroza veya karaciğer kanserine yol açabilmektedir. Bu komplikasyonların önlenmesi veya zamanında tedavisi için, hekimlerin hastanın durumuna göre ve uluslararası ve ulusal kılavuzlara göre düzenleyeceği takiplerin yapılması son derece önemlidir.